26 Ağustos 2010 Perşembe

4. gün - Floransa

Bir orta çağ evi olan otelimizde uyanıp kahvaltımızı ettikten sonra, bir gün önceden aldığımız biletlerle Uffizi'nin yolunu tuttuk. Otelimizden Uffizi'ye nehir kenarından giden 10 dakikalık yolu fotoğraf çekmekten yarım saatte aldık. Floransa şehrinin kendisi bir müze gibi, bu açıdan Roma'dan farkı daha rönesans kokması.

Uffizi'ye geldiğimizde gerçekten de upuzun bir kuyruk vardı ve biz yandan, sıra beklemeden içeri girdik.
Gizli biletçiyle ilgili detaylar için ilgili bölümü okuyabilirsiniz.
Uffizi, iki uzunlamasına bina ve yanyana odalardan oluşan bir galeri. Zaten uffizi'nin de anlamı ofisler. Uffizi'de Michelangelo, Rafaello, Caravaggio gibi ünlü sanatçıların eserleri var, ama en bilineni Boticelli'den "Venüs'ün Doğuşu" görülmeye değer. Malesef fotoğraf çekmek yasak.
Uffizi'nin koridorlarındaki duvarların üst kısımlarda sıra sıra portreler var, bunlardan bazıları Osmanlı padişahlarına ait.
Uffizi'den sonraki durağımız Piazza San Marco; cephesi bu meydana bakan San Marco Kilisesi şu an Convento di San Marco adıyla müze olarak hizmet veriyor. Müzede iki italyan rönesans ressamının eserlerinin yanında görülmeye değer, şu orta çağ filmlerinde gördüğümüz büyü kitaplarına benzeyen, el yazması kitaplar mevcut.

San Marco Meydanı'nın hemen yan sokağında, Michelangelo'nun en önemli eserlerinden biri olan Davud'un aslını görebileceğiniz Accademia Galerisi var. Bir saatlik sırayı beklememek için daha önce bahsettiğim gizli biletçiden buraya da bilet alabilirsiniz. Accademia, Avrupa'nın ilk çizim atölyesi, öğrenciler için önemli eserler getirtilir, öğrenciler de onlara bakıp çalışırlarmış. Davud da o eserlerden bir tanesi. Oysa ki Michelangelo, baş yapıtlarından biri olarak görülen Davud'u, aslen bir ressam olmasına rağmen, 29 yaşında yapmıştır.
Floransa'daki çoğu müzede olduğu gibi, Davud'un da fotoğrafını çekmek yasak, fakat kenarlara geçip, görevliden uzak noktalardan rahatlıkla çekebilirsiniz. Eğer Accademia'ya giremediyseniz, Davud heykelinin Michelangelo tepesi ve Piazza della Signoria'da kopyaları var.

Accademia'dan sonraki durağımız Piazza Santa Croce ve bu meydandaki Basilica di Santa Croce. Bu bazilikanın önemi Michelangelo, Galileo, Machiavelli, Foscolo, Gentile ve Rossini'nin mezarlarının burada bulunması.
Karnımız zil çalmaya başlıyor ve mutlaka yenmesi gerekenler listesinden "Bistecca alla Fiorentina" arayışına giriyoruz. Daha önceden işaretlediğim bir restoranı ararken başka bir biftekçi bulduk. Dört kişi için 1kg'lık biftek siparişi verince bayan garson 1,4kg'lık eti çiğ olarak sofraya getirip iki kişilik olduğunu söyledi. Et bizim ramazan pidesi kadar. Biz de 1 kg'da israr ettik ve onu da bir çırpıda bünyeye indirdik. Biraz az pişmişti ama "alla Fiorentina" öyle oluyomuş.
Trattoria Da Garibardi
Piazza del Mercato Centrale, 38 Floransa
Restoranın web sitesi ve tripadvisor sitesi

Floransa'da tarihi yerler gezeceğiz diye sürekli göbeğinden geçtiğiniz meydanlar var. Bunlardan bir tanesi Palazzo Vecchio'nun karşısındaki Piazza della Signoria; bu meydanda 8 tane ünlü sanatçılar tarafından yapılmış heykel var. Heykellerden bir tanesi, aslı Accademia'da buçunan Michelangelo'nun Davud'u. Heykeller dışında gayet işlek ve tüm yolların kesiştiği bir meydan.

Meydanlardan en önemlisi Floransa Katedrali'ni, çan kulesini ve Aziz Giovanni Vaftizhanesi'ni de içeren Piazza del Duomo. Çan Kulesinin asansörü yok ve 414 basamakla çıkılıyormuş, bu yazıyı görür görmez aklımıza Positano'da çıktığımız 445 basamak geldi ve direkt uzaklaştık. Vaftizhane'nin bir kapısında 10 altın figür var tabi ki bunların gerçekleri içeride saklanıyor ve bunları yapan 21 yaşında bir heykeltraş ki o da zamanının en iyi heykeltraşları arasından bir yarışmayla seçilmiş.


Havanın kararma saati yaklaşınca Floransa'da gidilmesi gereken yer, muhteşem manzarasıyla Piazzale Michelangelo; varsa tripodunuzu, yoksa fotoğraf makinanızı almayı unutmayın. Micheangelo Tepesinden tüm Floransa'yı görebilirsiniz, hele ki hava kararmaya başlayınca görüntü daha da olağanüstü oluyor.
Michelangelo Tepesine arabanızla, uzun bir yürüyüş ve tırmanışla veya merkezden kalkan 12 ile 13 numaralı otobüslerle ulaşabilirsiniz.

Michelangelo tepesinde çeşitli fotoğraf çekimlerimizi yaptıktan sonra arabayı otele bırakıp yemek yemek için şehrin göbeğine doğru yola çıktık. Önce zil çalan karnımızı Duomo meydanındaki pizzacıda doyurduk. Daha sonra sabah yanından geçtiğimiz, Floransa'nın simgesi haline gelmiş Ponte Vecchio'ya doğru yola çıktık. Yolumuzu bir diğer işlek meydan Piazza della Repubblica'dan geçirdik. Bu meydana çıkan via del corso'da ünlü markaların mağazaları bulunabilir. Meydandaki kafeler çok popüler. Bir iki hediyelik eşya alıp, yol üzerinde dondurmacıların birinden dondurmamızı alıp Ponte Vecchio'ya geldik. Ponte Vecchio, İkinci Dünya Savaşı'nda Floransa'da bombalanmayan tek köprü, bu sebeple en eskisi ve şu anda üzerinde yerleşim olan dünyadaki birkaç köprüden biriymiş. Köprüde arkadaşlarımızla karşılaştık. Köprüyü de görüp bol bol fotoğraf çektikten sonra otelimize döndük.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder