27 Ağustos 2010 Cuma

5. gün - Venedik

Floransa'ya veda edip Venedik'e doğru yola çıktık. Coğrafya bilgimize ve gitmeden önce baktığımız hava durumuna göre, kuzeye gittikçe havanın soğumasını bekliyorduk fakat Venedik'e yaklaştıkça hava daha da ısınıyordu. Venedik'te bizi beklediğini bildiğimiz en büyük problem sıcaktan ziyade park problemiydi.


Bilindiği gibi Venedik'in bir kısmı karada bir kısmı denizde, ikisi birbirine uzun bir köprüyle bağlı. Arabayla bu köprüden geçip lagün kısmına gelebiliyorsunuz fakat gitmeden önce yaptığım araştırmalar sonucu lagüne geldikten sonra 200-300 metrelik bir yol ve bu yol üzerinde otoparklar olduğunu saptadım. Bu otoparkların çok pahalı olduklarını öğrendiğimde Mestre'de yani karadaki kısımda arabayı park edip trenle lagüne geçmeyi de düşündüm fakat valizlerle o yolun çekilmeyeceğini düşünerek paraya kıymayı tercih ettik. Lakin otel otoparklara yakın olduğundan otoparktan otele kadar 700 metrelik bir yolu yürüyecektik.

Venedik'e geldik, köprüyü geçtik ve geçer geçmez upuzun bir kuyrukla karşılaştık. Yoldaki bir tabeladan iki otopark olduğunu ve birinde araba için yer olmadığını öğrendik. İki otopark da çok katlı ve tıklım tıklım doluydu. Önce bir iki tur attık belki keşfedilmemiş bir otopark buluruz diye fakat şansı zorlamaya gerek yokmuş. Sıramızı bekledik, otopark girişinde bir mikrofon ve bir hoparlör bizi karşıladı. Önce italyanca bilip bilmediğimizi sordu, sonra da bize direkt 6. kata gitmemizi söyledi. Arabayı ve anahtarı bırakıp, günlüğü 24€ olan otoparkta, 36 saat kalacağımız için 48€'yu gözden çıkarıp otelimize doğru yola koyulduk.



Venedik, adacıklar üzerine kurulu bir şehir, ana ada ve etrafta bir çok küçük ada var. Ana ada olan kısım 170 kanalla ve 400 köprüyle birbirine bağlanır. Bu kanallar en büyüğü şehri boydan boya geçen Canal Grande dedikleri Büyük Kanal. Temel olarak şehirde vaporettolarla ve taksi botlarla; büyük kanaldan ve adanın etrafından ulaşım sağlanıyor. Gondollar daha çok gezi için kullanılıyor ve küçük kanallarda geziliyor.
Şehirde turistler için en kolay ulaşım aracı vaporettolar. Otoparktan veya tren istasyonunda 24, 36 veya 48 saatlik kombine kart alınabilir (1 bilet 6,5€; 24 saatlik bilet 18€; 36 saatlik bilet 24€). Müzeleri ve 3 günlük ulaşımı kapsayan venicecard seçeneği de mevcut ama 2 gün kalacaklar için ekonomik açıdan asla önermem. Kar etmeniz için bütün müzelere girip sürekli vaporettolara inip binmeniz gerekiyor. Kaldı ki 2 günlük Venedik maceramızda asla bilet kontrolü yapıldığını da görmedik. Yalnız yakalnırsanız cezası çok can yakıyormuş, bilginize...

Venedik'in lagün kısmı 6 ayrı bölüme ayrılıyor. Onlar dışında bir çok daha gezilebilecek ada olmasına rağmen görülmeye değer şeyler daha çok burada bulunuyor. Biz, Cannaregio'daki otelimize eşyalarımızı bıraktıktan sonra 1 numaralı vaporettoyla Dorsoduro'nun en sonundaki Basilica di Santa Maria della Salute'ye gittik. Bu bazilika tarihsel açıdan çok önemli olmasa bile konumu ve görüntüsü itibariyle daima çok fotoğrafı çekilen bir yapı olmuş senelerce.


Planımız akşam yemeğini yiyeceğimiz Rialto köprüsü civarına ulaşana kadarki yol üzerindeki müzeleri gezmekti fakat otopark sorununun saatlerimizi yemesi nedeniyle Guggenheim Collection ve Ca'Rezzonico'yu feda etmek zorunda kaldık. Guggenheim Collection'da, Peggy Guggenheim'ın kişisel sanat koleksiyonu sergileniyor. Ca'Rezzonico'da 18. yüzyılda saraylar için yapılan sanat eserleri sergilenmektedir.
Oradan Accademia'ya geçtik. Accademia, diğer accademialar gibi sanat akademisi olarak açılmış, bugün de ünlü sanatçıların eserlerini içeren bir sergi olarak hizmet veriyor. En önemli eser şüphesiz ki Leonardo da Vinci'nin, şu kollarını ve bacaklarını açmış adam, Vitruvius Adamı fakat her gün gösterilmiyormuş. Accademia'nın çıkışında "Stanley Kubrick Fotografo" diye bir afiş gördüm. Afiş, ertesi gün başlayan ve 14 Kasım'a kadar sürecek, Stanley Kubrick'in 1945-1950 yılları arasında, 20'li yaşlarında çektiği fotoğrafların sergisiymiş. Ertesi günkü planımızı ona göre değiştirmek üzere yolumuza devam ettik.


Yürüyerek, ara sokaklarda kaybolarak ve bol bol fotoğraf çekerek, Rialto Köprüsü'nün bulunduğu San Polo bölgesine geldik. Burada ayrıca Mercato Pesce (Balık Pazarı), Mercato Antico (Eski Pazar) ve Mercato Turistico görülmeye değer. Ama akşam saatlerinde hatıracı dükkanları kapanıyor, ona göre.


Rialto'ya ulaşıyoruz. Rialto 11. yüzyılda inşa edilmiş ve 16. yüzyılda büyük bir yangından sonra üzerindeki dükkanlar tamamen yanmış ve köprü aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiş. Rialto bugün Venedik'in merkezi olarak kabul ediliyor.


Rialto'nun San Polo tarafındaki nehirin kıyısındaki sokak Riva del Vin, bu sokak üzerindeki restoranların manzarası gerçekten de süper. Fakat bazılarında adam başı bir antipasti bir de ana yemek yenmeyecekse masaya bile oturtmuyolar. Biz de biraz ilerisindeki daha az manzaralı olanına oturduk ve deniz mahsüllü yemeklerimizi yedik. Manzara ve yemeğe doyunca Rialto üzerinden karşıya geçtik. İnternetten tavsiye üzerine bulduğumuz dondurmacı Salizzado San Lio'daki La Boutique del Gelato'dan dondurmalarımızı aldık. Dondurma, Roma'dan beri yediğimiz en güzel dondurmaydı tavsiye olunur.


Dondurmalarımızı alıp dar sokaklar ve köprülerle otelimize kadar yürüdük.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder